7 Şubat 1893’te İstanbul’un Fatih semtinin Hırkaişerif mahallesinde doğdu. İdâdîde iken babasının yanında hıfza çalışarak on dört yaşında hâfız oldu.
Otuz iki yıllık memuriyet hayatından sonra 1958’de Ticaret Odası’ndaki vazifesinden emekliye ayrıldı.
1976’da açılan İstanbul Türk Mûsikisi Devlet Konservatuvarı’na repertuvar hocası olarak tayin edildi. Ölümüne kadar bu görevini sürdürdü.
Bu arada 1971-1980 yılları arasında Kubbealtı Mûsiki Enstitüsü’nde Münir Nurettin Selçuk’la birlikte dersler verdi. 22 Haziran 1981 Pazartesi günü vefat etti ve Feriköy Mezarlığı’na defnedildi.
Kemal Batanay, mûsiki ve hat sanatındaki eserleriyle yüzyılımızın önemli sanatkârları arasında yer aldı.
İlk mûsiki bilgilerini küçük yaşta babasından edindi. Daha sonra Kasımpaşa’daki Küçük Piyale Camii imamı Şeyh Cemal Efendi’den meşketti. I. Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda Galata Mevlevîhânesi neyzenbaşısı Mehmet Emin Efendi (Yazıcı), Yenikapı Mevlevîhânesi’nde Hâfız Ahmed Efendi (Irsoy) ve Rauf Yektâ Bey gibi mûsikişinaslarla tanıştı. Onlardan Mevlevî âyinleri ve dinî eserler meşketti.
Altı yıl Galata Mevlevîhânesi’nde âyinhanlık ve cuma imamlığı yaptı. Hamparsum notasını öğrendi. Mûsikide en çok faydalandığını belirttiği hocası Rauf Yektâ Bey’in ölümüne kadar (1935) on altı yıl talebesi oldu. Bu arada Ömer Bey’den tanbur öğrenmeye başladı.
Dinî ve dindışı sahalarda verdiği eserlerde klasik form ve motifleri ustaca kullanmıştır. Sanatkârların Batı’ya ve fanteziye rağbet ettikleri bir dönemde klasik tavrın canlı kalmasında ve genç nesillere intikalinde önemli rol oynamıştır.
Başta Süleyman Çelebi’nin mevlidinin bestesi, nikriz Mevlevî âyini ve dügâh na‘t-ı Mevlânâ olmak üzere on bir dinî eseri mevcuttur. Bugün elimizde bulunan yegâne mevlid bestesi olması bakımından bu eser bilhassa önem taşımaktadır. Dindışı sahada ise otuz dört söz, dokuz saz eseri bestelediği bilinmektedir.
Özellikle ta‘lik hattında şöhrete ulaşan Kemal Batanay’ın bu yazıdaki ilk hocası Bâb-ı Fetvâ’da Hasan Hüsnü Efendi’dir. Onun vefatından sonra Sultan Selim Camii müezzini hattat Mehmed Hulûsi Efendi’den ders görerek 1918’de icâzetnâmesini aldı.
Sülüs, nesih ve rik‘a yazılarını da Erkân-ı Harbiyye Matbaası başhattatı Sofu Mehmed Efendi’den öğrendi. Bugün çeşitli müzelerde ve özel koleksiyonlarda ta‘lik kıtaları, celî ta‘lik beyit, âyet ve hadis levhaları bulunmaktadır. Hamâmîzâde İhsan Bey’in Ömer Hayyâm Rubâîleri (İstanbul 1966) ve Yahya Kemal Beyatlı’nın Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş (İstanbul 1963) adlı eserlerinde tercüme edilen kıtaların Farsça metinleri de ta‘lik hattı ile Kemal Batanay tarafından yazılmıştır.
Bestekârlığı ve hattatlığı yanında iyi bir tamburî ve hânende idi. İcralarında klasik tavra bağlılığı ile tanınmıştır.
Mehmed Safayhi Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Müdürlüğü’nde 1937‐ 30.11.1970 tarihleri arası görev yapmış olup 1940 yılında asaleten atanmış ve tasnif memuru olarak çalışmıştır.
Süleymaniye Kütüphanesi Müdürü Halit Dener tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’ndan istenen ve 23.6.1961 tarihinde bakanlık tarafından gönderilen tahsil durumunu bildirir belgeye göre; Mehmed Safayhi 8 Cemaziyelevvel 1332 / 4 Nisan 1914 yılında müderris Gürdolusu Emin Efendi’den medrese icazeti alarak yüksek öğrenimini tamamlamıştır. Yaş haddinden dolayı 30.11.1970 tarihinde emekliye ayrılmıştır.
07 Ekim 1977 tarihinde vefat eden Mehmed Safayhi Bey’in kabri, Beşiktaş Yahya Efendi Dergâhı Haziresi’nde Dergâh’ın son şeyhi ve Mehmed Safayhi’nin kayınpederi Abdülhay Öztoprak ile aynı yerdedir.